Organik Tarım






1. ORGANİK TARIMIN TANIMI


Organik ( Ekolojik, Biyolojik) tarım; ekolojik dengenin korunması, her türlü bitkisel, hayvansal ve su ürünleri üretimi ile kullanılacak girdilerin organik tarım metoduna uygun olarak üretilmesi veya temini, orman ve doğal alanlardan organik tarım ilkelerine uygun olarak ürün toplanması, bu ürünlerin işlenmesi, ambalajlanması, etiketlenmesi, depolanması, taşınması, pazarlanması, kontrolü, sertifikalandırılması ve denetimini amaçlayan, tarımdaki çevreye ve insan sağlığına zarar vermeyen modern üretim tekniklerini kullanmayı kabul eden, her aşaması kontrollü, kayıtlı ve sertifikalı olan bir üretim şeklidir.



Organik Tarımın Güçlü Yanları

- AB mevzuatına uyumlu yasal düzenlemenin bulunması,
- Organik tarım faaliyetlerinin denetim ve kontrolünden sorumlu OTK ve OTB bulunması,
-Organik tarım stratejilerinin belirlenmesi için UYK bulunması,
-Doğal kaynaklar ve biyoçeşitliliğin zenginliği,
- Toprak ve su kaynaklarının kirlenmemiş olması,
-Tarımsal biyolojik çeşitliliğe müsait iklim ve ekolojinin bulunması,
- Organik hayvancılığın yaygınlaştırılmasına imkan sağlayan çayır ve meraların mevcut olması,
- Organik tarımı destekleyici geleneksel bilgi ve tecrübenin varlığı,
- Organik tarımın yaygınlaşması bölgeler arasındaki gelişmişlik farkının azaltılmasında ve köyden kente göçün önlenmesinde etkili olacaktır.


Organik Tarımın Zayıf Yanları

-Organik ürün fiyatının yüksekliği,
-Hastalık ve zararlarla karşı dayanıklı çeşitlerin az olması,
- Üreticilerin bilinç,eğitim , bilgi eksikliği ve örgütlenmede yetersizlik ,
- Ülkemiz arazilerinin çok küçük ve parçalı olması,
- Pazar sıkıntısı,iç ve dış pazarın dengeli gelişmemesi,
- Organik tarım konusunda yürütülen AR-GE çalışmalarının yetersiz olması, sonuçların uygulamaya konulmaması,
- Ürün analizlerinin yapılabildiği akredite bir laboratuarın olmaması ve bu nedenle maliyetlerin artması,
- Kamu örgütlenme yapısının dağınıklığı,
- İstatistiği bilgi eksikliği,
-Organik tarımla uğraşan işletmelerin ölçeklerinin küçük olması,
-Organik tarımın geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasına imkan tanıyan uygun destekleme politikalarının olmayışı,

Venüs Bitkisi (Yerim Seni Böcek:)


1- Sinek tüyleri titreşiyor ve reaksiyon başlıyor 2- Kimyasal reaksiyonlarla oluşan elektriksel uyarılar yaprağa yayılıyor. 3-Ve çiçek sineği avlıyor.


En az hayvanlar kadar iyi "avlanan" bitkiler de vardır. Bunlardan "Venüs" isimli bitki üzerinde dolaşan böcekleri yakalar ve bunlarla beslenir.
Bu bitkinin avlanma sistemi şöyle çalışır: Bitkiler etrafından gezerek kendine yiyecek arayan bir sinek, birden bire oldukça cazip bir bitki ile, yani Venüs'le karşılaşır. Bir çanağı kavramış ellere benzeyen bitkiyi cazip kılan şey, yapraklarının dikkat çekici kırmızı rengi ve daha da önemlisi, bu yaprakların çevresindeki bezlerden salgılanan şeker kokulu salgıdır. Kokunun dayanılmaz cazibesine kapılan sinek fazla terreddüt etmeden bu ilginç bitkinin üzerine konar. Yiyecek kaynağına doğru ilerlerken bitki üzerindeki zararsız görünümlü tüylere de ister istemez dokunur. Kısa süre sonra bitki aniden kapanıverir. Sinek, ansızın üzerine sımsıkı kapanan bir çift yaprağın arasında sıkışıp kalır. Venüs bitkisi biraz sonra "et eritici" sıvısını salgılamaya başlayacak ve kısa süre içinde sineği bir tür pelteye dönüştürecek, sonra da emerek tüketecektir.



7 Milyon Yıllık Yaprak Böceği!




O bir yaprak değil!

Bilim insanları, bulunduğu yaprağın görüntüsünü alabilen bir böceğin
(Eophyllium messelensis) 47 milyon yıllık fosilini buldu.


47 milyon yıllık böcek fosili, kendini kamufle eden yaşayan böceklere benzerliği ile dikkat çekti. Araştırma sonucunda ilk kez bir "yaprak böceğinin" Eophyllium messelensis fosili ortaya çıkarıldı. Ayrıca yaprakları taklit etmenin eski ve başarılı bir evrimsel taktik olduğunu ortaya koydu. Bonn'dan Paleontoloji Enstitüsü'nden Sonja Wedmann liderliğinde çalışan bilim insanları, bulunduğu yaprağın görüntüsünü alabilen bir böceğin 47 milyon yıllık fosilini buldu. Alman araştırmacılar, Almanya'nın fosil cenneti olarak nitelenen Messel kentinde bu böcek türüne ait bilinen en eski fosile rastladı. Boyu 6 santimetreyi bulan bu böcek türü, hayatta kalabilmek için üzerinde bulunduğu yaprağın şeklini almak gibi zeki bir strateji geliştirmişti. Keşfi yapan Bonn'daki Paleontoloji Enstitüsü uzmanı Sonja Wedmann, böceğin, birçok ağaç türüne ait yaprakları taklit edebildiğini vurguluyor.

Başını vücuduna saklıyordu Proceedings of the National Academy of Sciences adlı dergide yayınlanan araştırmaya göre Eophyllium messelensis böcekleri, düşmanlarından korunmak için bu kamufle özelliğini çok etkili bir şekilde kullanabiliyordu. Bu böcekler, korunmak için şeklini aldıkları yaprak üzerinde saatlerce sessiz durabiliyordu. Yaprak görüntüsünü gerçekçileştirmek için kafalarını vücutlarının içine çeken bu böcekler, rüzgar eserken dahi yaprakla birlikte sallanıyordu. Fosili keşfedilen böcek de başı ve bacaklarını vücudunun içine saklamış şekilde bulundu.



SALATALIK VE ÇİLEK SUÇSUZMUŞ


Hormon kullanımı ile ilgili pek çok rapor, iddiaların aksine salatalık ve çilekte hormon kullanılmadığını söylüyor. 15-20 yıl önce Çengelköy’de yetiştirilen ince kabuklu ve küçük salatalıkların, seracılığın gelişmesi ile birlikte yerini daha kalın kabuklu ve büyük türlere bırakmasının “hormon” iddialarını gündeme getirdiği belirtiliyor.
Küçük meyve veren kokulu yerli çileklerin yerini, daha iri ve koyu kırmızı meyve veren California kökenli çileklerin alması bu meyvenin de “hormonlu” damgasını yemesine yol açtığı belirtiliyor.
Raporlara göre, piliçte de hormon kullanılmıyor. Tarım ve hayvancılıkta hormon kullanılarak doğal sürece müdahale edilmesinin nedenleri ise şu şekilde sıralanıyor:



* Meyve tohumunun arttırılması
* Çiçeklerin teşvik edilmesi ve geciktirilmesi
* Tohumun çimlenme gücünün arttırılması
* Soğuğa dayanıklılığın arttırılması
* Meyve iriliğinin arttırılması
* Meyve olgunluğunun erkene alınması ya da geciktirilmesi
* Meyve kalitesinin iyileştirilmesi
* Hasadın kolaylaştırılması
* Meyve saklama süresinin uzatılması
* Meyve renginin iyileştirilmesi
* Meyve ve yaprak dökümlerinin kontrolü
* Bitkilerin hastalık ve zararlılara dayanıklılığının sağlanması
* Yabancı ot kontrolü



Tıp çevrelerindeki yaygın görüşe göre, hormonlu bitki ve etler, sürekli tüketildiğinde vücuttaki hormon dengesini bozuyor. Bunun sonucunda bir çok hastalık ortaya çıkabiliyor. Vücudun bağışıklık sisteminin bozulması, şişme ve yağlanma, hücrelerin zayıflayarak kanser hastalıklarına davetiye çıkarması gibi kanıtlanmamış ancak ciddi şüphelere yol açan sonuçlar bulunuyor.

Sebzelerde Hormon Tartışması

  • Meyve-sebze yetiştiriciliğinde kullanılan hormonlar, esas itibariyle bitkilerin bünyesinde sentezlenen ve değişik organlarda etkili olan düşük konsantrasyonlu organik ve aktif bileşiklerdir. Bitki bünyelerindeki yoğunluklarına göre bitki büyümesini/gelişmesini artıran veya engelleyen çeşitleri vardır.
  • Hormonların keşfi 1930‘lu, 1940‘lı yıllara kadar dayanmasına rağmen, yetiştiricilikte yoğun olarak kullanımı 1970‘li yıllardan sonradır.
  • Bitki büyümesini düzenleyen maddeler meyve-sebze yetiştiriciliğinde özellikle tohumların çimlenme oranını artırmak için, çeliklerin köklendirilmesinde, sürgün-yaprak gelişimini artırmada, meyve tutumunu artırmada veya azaltmada (seyreltmede), bitkileri dinlenmeye girdirmede veya dinlenmeden çıkarmada ve kaliteyi artırmak gibi maksatlarla kullanılmaktadır. Uygulamalarda hormonların beklenen etkisi uygun doz kullanımı ile mümkündür. Aksi taktirde uygulama yapılan bitkilerin gelişmesi geriler, hatta yakıcı etki ile uygulama yapılan organlarda ölümler söz konusu olabilir.
  • Genel olarak sıcak mevsimlerde ve yörelerde yetiştirilen domates, biber, patlıcan ve kabak soğuk mevsimlerde ısıtılmayan ve tozlayıcı arı bulundurulmayan seralarda yetiştirildiğinde, söz konusu bitkilerde meyve tutumunu sağlamak/artırmak için hormon kullanılmaktadır. Uygun dozda çiçeklere yapılan uygulamalar meyve tutumunu artırır ve sonraki dönemlerde bitki bünyesinde değişik organik bileşiklere dönüşürler. Esas itibariyle kurutmalık bir çeşit olan Sultani Çekirdeksiz üzüm, Ülkemizde taze olarak bol miktarda tüketilmektedir. Taze tüketilen çekirdeksiz üzümlerin meyve tutumunu ve meyvelerin iriliğini artırmak için çiçek salkımlarına hormon uygulamaları yapılmaktadır. Diğer meyvelerde ve sebzelerde hormon kullanımı söz konusu değil ve gerek de yoktur. Ancak, bilinçsiz, yüksek kar beklentisi içerisindeki yetiştiricilerimiz yanlış uygulamalarda yapabilmektedir. Hormon uygulaması, temini ve uygulaması noktasında yüksek maliyet gerektirmektedir.
  • Toplumumuzun, normal yetişme mevsiminin dışında yetiştirilen sera ürünleri için, hatta fazla iri sebze ve meyvelerin hormonlu olduğu yönünde peşin hükümleri ve yanlış kanaatleri vardır. Oysa meyve-sebze yetiştirme tekniğindeki ilerlemeler, ıslah edilen yeni çeşitler, diğer bilim dallarındaki gelişmelerin yansıması ve teknolojik gelişmelerin sağlamış olduğu imkanları göz önüne aldığımızda meyve ve sebzeler yıl boyu yüksek kalite ile üretilip insanlığın tüketimine sunulabilir. Nitekim Akdeniz bölgemizde soğuk mevsimlerde ısıtılan ve tozlayıcı bombus arıları kullanılarak üretim yapan seraların varlığı gün geçtikçe artmaktadır. Bu anlamda değişik yörelerimizde jeotermal sıcak su ile ısıtılan seraların varlığı da artmaktadır.

Ekolojik/Organik tarım ve ekolojik/organik ürün nedir?

Ekolojik tarım, doğa kurallarına, ekolojik bütünün işleyişine uygun, doğaya ve insana zarar vermeyen yöntemler kullanılarak yapılan üretim yöntemidir.
Ekolojik tarımda üretim ve hatta tüketimin bütün aşamaları, yöntem, girdi, sosyal-etik değerler, doğal döngülerin sürdürülebilirliği gözetilerek, üretim ya da tüketim ağındaki her bireyin bu konulardaki farkındalığı ile gerçekleşir.
Ekolojik tarımın değişik tanımları ile birçok ülkede kanunlaştığını, gelişmekte olduğunu fakat temelde bireysel katılım ve etik sahiplenme sağlanmadığında tam olarak istenen sonuçların elde edilemediği bir gerçektir.
Ekolojik tarım yoluyla üretilen-tüketilen her tür tarımsal hammadde ve onlardan elde edilen katma değerli ürün ekolojik üründür. Bir ürünün "ekolojik" (biyolojik ve organik kelimeleri de aynı anlamı taşımaktadır) sıfatını taşıyabilmesi için sistemin bir parçası olan kontrol organı tarafından kontrol edilmesi ve sonucunda sertifikalanmış olması gerekir. Bir ürünün ekolojik olarak tescil edilmesi sürecine "kontrol", bu süreç sonunda ekolojik olduğunu ispatlayan belgeye de "sertifika" denir. Ülkemizde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından tanınmış dokuz adet sertifika kuruluşu vardır.
İnsan ve çevre sağlığına saygılı ekolojik tarım yöntemlerinin aksine, konvansiyonel tarım yöntemlerinde kullanılan 40 çeşit kimyasal ilacın kronik etkilerinin yanı sıra, kullanımı sırasında akut zehirlenme ve ölüm olayları da görülüyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre, her yıl 500 bin kişi tarım ilaçları ile zehirleniyor ve bunlardan 5 bini bu nedenle yaşamını yitiriyor. Bugün ABD'de ve ülkemizde yaygın olarak kullanılan tarım ilaçlarının beyin, lenf kanseri ve lösemi gelişimine neden olduğuna dair veriler giderek çoğalıyor.
Sağlıklı yaşamanın en temel kurallarından biri sağlıklı beslenmektir. Doğru zamanda doğru yöntemlerle üretilmiş besinlerin tüketimi sağlıklı beslenmenin en temel kuralıdır. Yalnızca ekolojik logolu ürün, insan ve doğa sağlığını olumsuz etkileyecek girdi ya da tekniklerin kullanılmadığını garanti eder. "Doğal", "Natürel", "Hormonsuz", "Hakiki", "Köy ürünü", "saf" gibi tanımlamalar tüketiciye ürün hakkında hiçbir garanti vermez.